top of page

SINAV KAYGISI VE BAŞ ETME YOLLARI

  • Yazarın fotoğrafı: Lara Psikolojik Danışmanlık
    Lara Psikolojik Danışmanlık
  • 3 Ağu 2021
  • 14 dakikada okunur

SINAV KAYGISI VE KAYGIYLA BAŞ ETME YOLLARI


ÖZET

Kaygı, bireyin dış dünyasından ve iç dünyasından gelen uyaranlarla karşılaştığında yaşamış olduğu bilişsel, fizyolojik, davranışsal ve duygusal tepkilerdir. Kaygı her bir bireyde belirli düzeyde olması beklenen bir kavramdır. Kaygının miktarı arttıkça ya da azaldıkça bireyler akademik ve psiko-sosyal açıdan farklı ölçülerde etkilenmektedir. Kaygının miktarının kontrol edilememesi ve stabil bir düzeye çekilememesi durumunda bireyler bu durumdan zarar görebilmektedir. Yapılan çalışmalar doğrultusunda kaygı düzeyi ve akademik başarı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sınav kaygısını kontrol etmek ve bu kaygıyla başa çıkmak akademik başarıyı olumlu olarak etkilemektedir. Sınav kaygısını kontrol edebilmek adına sınav öncesinde, sınav anında ve sınav sonrasın da bireylerin kontrol etmesi gereken birçok etken mevcuttur. Bu çalışmada kaygının, akademik başarıya etkisini, sınav kaygısını ve bu kaygıyla baş etme yollarını incelemek ve sınav döneminde bulunan bireylere erişilmek amaçlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kaygı, Sınav Kaygısı, Akademik Başarı

ABSTRACT

Anxiety is the psychological, physiological, social and enthusiastic responses that an individual encounters when confronted with boosts from his external and internal world. Anxiety is an idea that is relied upon to be at a specific level in every person. As the measure of anxiety increments or diminishes, people are influenced distinctively scholastically and psycho-socially. In the event that the measure of nervousness can't be controlled and brought to a steady level, people may experience the ill effects of the present circumstance. In accordance with the examinations led, a critical relationship was found between the degree of anxiety and scholastic accomplishment. Controlling and adapting to test uneasiness decidedly influences scholarly achievement. To control test anxiety, there are numerous variables that people need to control previously, during and after the test. In this investigation, it is expected to analyze the impact of anxiety on scholarly achievement, test uneasiness and approaches to adapt to this nervousness and to contact people who are in the test time frame.

Key Words: Anxiety, Exam Anxiety, Academic Success


Giriş

Kaygı, kişinin dış dünyasından ve iç dünyasından gelen uyaranlarla karşılaştığında yaşamış olduğu, bedensel, zihinsel ve duygusal tepkilerdir (Taş,2001). Bir başka tanımla ise kişinin kötü bir sonuç ortaya çıkacağından duyduğu korku, üzüntü ve tasa halidir. Kaygı insan yapısında mevcut, çevresel ve psikolojik olaylara gösterilen duygusal tepki olarak da tanımlanmaktadır. (Koruklu, Öner ve Oktaylar, 2006).

Kaygı üç durumda kendini gösteren engelleyici bir durum olarak ifade edilmektedir. Bunlar fizyolojik, düşünce ve davranış düzeyindeki değişimlerdir. Bu değişimler bireylerde farklı şekillerde fizyolojik, düşünce ve davranışlar olarak kendini göstermektedir. Kaygı korkuya benzer bir durum olmakla birlikte kaygı ve korkuyu birbirinden ayıran farklı etkenler ve ortaya çıkan somut ve soyut farklı tepkiler bulunmaktadır. Bu farklılıklar kaygı ve korkuyu birbirinden ayırmaktadır. Korku, gerçek bir tehlike anında ortaya çıkmaktadır. Bu tehlikeye verilen tepkiler somut özellikler taşımaktadır. Kaygı ise sandığımız bir tehlike anında ortaya çıkmaktadır. Baş etme yollarını aşan soyut durumların ve hislerin neticesinde ortaya çıkar.

Kaygı, günlük yaşantının bir parçası olarak her bireyde bulunması gereken temel bir kavram olmakla birlikte kaygının düzeyinin stabil olarak tutulması gerekmektedir. Bireylerde orta düzeyde bulunması beklenen kaygının düzeyi çok fazla azaldığında ya da çok fazla artış gösterdiğinde bireylerin yaşamının işlevselliğine zarar verebilecek hale gelmektedir. Kaygı miktarı çok fazla düştüğünde bireyler akademik, sosyal ve psikolojik açıdan başarısız ve mutsuzluğa itileceği gibi kaygı miktarının çok fazla arttığı durumlarda ise psikolojik açıdan, kişinin bireysel bütünlüğünü ve fizyolojik ve zihinsel sağlığını oldukça tehlikeye sokabilecek bir durumdur. Eğitim psikolojisine göre, bireylerde oluşan belirli bir kaygı düzeyi öğrenmeyi olumlu yönde etkileyecektir. Kaygı düzeyinin miktarının belirli bir seviyede stabil olarak tutulması fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan da yaşantıları destekleyen bir olgudur. Bireylerin fiziksel ve psiko-sosyal açından sağlıklı bir yaşantı geçirebilmeleri adına kaygı düzeyinin miktarı belirli bir seviyede olmalıdır.

Kaygının oluşmasına neden olan birçok faktör vardır. Bireylerin fiziksel ve psiko-sosyal yaşantıları adına tehdit olarak algıladığı her türlü uyaran bireylerde kaygının miktarının artmasına neden olmaktadır. Bir olayın kaygı düzeyinin miktarını ne ölçüde etkilediği olayın kendisinden ziyade birey tarafından algılanışı, kişinin psikolojik olarak savunmaları ve geliştirmiş olduğu başa çıkma becerilerine bağlıdır.

Spielberger ve ark. (1983), kaygıya durumluk ve süreklilik açısından yaklaşmışlardır. Durumluk kaygı, durumdan duruma yoğunluğu değişen, sürekli olmayan durumlara bireyin gösterdiği geçici duygusal reaksiyonlardır. Sürekli kaygı ise, stres yaratan durumun tehlike ya da tehdit edici olarak algılanması ve bu tehlikelere karşı durumluk duygusal reaksiyonların frekansının yoğunluğunun artması, süreklilik kazanmasıdır (Aydın ve İmamoğlu, 2001).

Kaygının, üç temel bileşeni bulunmaktadır. Bunlar bireylerin rahatsız olduğu düşünceler ve hisler, bedensel tepkiler ve davranış değişlikleridir. Kaygının bileşenleri birbirleri ile bağlantı içerisindedir. Fiziksel etkenler, düşünceleri besler, kaygıya sebep olan düşünceler ise bireylerde davranış değişiklikleri ortaya koyar.

Bireylerin içinde bulunduğu aile yapısı ve çevre faktörü gibi faktörlerde bireylerin kişilik gelişimine etkide bulunmaktadır ve kaygının oluşmasında etkilidir. Kız çocukların erkek çocuklarına oranla kaygı kavramına daha fazla rastlanmaktadır. Bununla birlikte eğitim seviyesi yüksek olan anne-babaların çocuklarında görülen kaygının, eğitim seviyesi düşük olan anne-babaların çocuklarına oranla daha azdır. Sosyo-ekonomik durumu yetersiz olan bireyler temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve hayattan zevk alamamaktadırlar. Bu durumda aile içinde stres kaynağı olmakta ve gerginliklere sebep olmaktadır. Bu durumun neticesinde de çocukların kaygı düzeyleri çok fazla olmakta ya da hayattan bir beklentisi kalmayacak şekilde kaygı düzeyleri çok az olmaktadır. Anne babanın mesleklerinin stres düzeyleri de bireylerin kaygı düzeylerine etki etmektedir. Ailedeki çocuk sayısı ve bireylerin doğum sıraları da bireylerin kaygı düzeyini etkilemektedir (Erözkan, 2004).

Kaygı durumunda bireylerde bilişsel, fizyolojik, davranışsal ve duygusal belirtiler görülmektedir. Gerçeklik duygusunda değişme, dikkat dağınıklığı, fiziksel zarar görme endişesi gibi bilişsel belirtiler görülebilir. Korku, huzursuzluk, endişe, çaresizlik, panik gibi duygusal belirtiler de kaygı halinde ortaya çıkabilmektedir. Davranışsal belirtiler ise bireylerin olay ve durumlarla başa çıkma becerilerine ve savunma mekanizmalarına göre farklılık göstermektedir. Çarpıntı, halsizlik, mide bulantısı, nefes darlığı, bunaltı, ishal, terleme kızarma, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi fizyolojik belirtiler de bireylerde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Kaygı duygusu görülen her bireyde belirtiler aynı düzeyde ve aynı şekilde ortaya çıkmamaktadır.



Sınav Kaygısı

Yapılan araştırmalarda kaygı düzeyi ile akademik başarı arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkarılmıştır (Erözkan, 2004). Kaygı düzeyinin oldukça fazla azaldığı durumlarda bireyler de motivasyon eksikliği ve dikkat eksikliğine sebep olmakta ve akademik olarak başarısızlığa neden olmaktadır. Kaygı miktarının çok fazla olduğu durumlarda bireyler kontrolü tamamen kaybedebilmekte ve fiziksel, zihinsel, davranışsal ve duygusal olarak beklenmeyen tepkiler vermektedir. Bu durumda bireylerin akademik olarak başarısız olmasına sebep olmaktadır.

Klausmer ve Goodwin (1982), öğrenme durumunda kaygının etkisinin karmaşık bir yapıda olduğunu açıklamışlar ve düşük kaygının öğrenmeyi kolaylaştırdığını ancak öğrencide bilinçli olarak kaygının canlandırılmasından kaçınılması gerektiğini ifade etmişler ve buna karşılık olarak kaygının bilinçli olarak düşürülebileceğini belirtmişlerdir (Erözkan, 2004). Kaygı eğitim ve öğretim süreçlerinde, süreci olumlu ve olumsuz bir biçimde etkileyen bir kavramdır ve eğitim-öğretim süreçlerinde kaygının en yoğun yaşandığı dönemler sınav dönemleridir. Sınav kaygısı birçok ülkede ilkokuldan sonraki eğitim-öğretim sürecinde genç neslin yaşadığı bir durumdur. Sınav kaygısı gençler adına birçok olumsuzluğu beraberinde getiren güncel bir konudur.

Sınav kaygısına ilk olarak çocukluk dönemlerinde rastlanmaktadır. İlerleyen dönemlerde de kendini geliştirerek bireylerde baş gösteren bir duygudur. İlk olarak çocukluk döneminde sınav kaygısının oluşmasında aile yapısı, otoriter eğitim-öğretim anlayışı, olumsuz öğretmen yaklaşımları, sınıf geçme koşulları, arkadaşlar arasındaki kıyaslamalar gibi etkenler etkilidir (Erözkan, 2004). Sık tekrarlanan okul başarısızlıkları, yetişkinlerin olumsuz değerlendirmeleri ve bu gibi durumların bireyde çağrıştırdığı öze yönelik tehdit duygusu sınav kaygısın gelişmesinde önemli etkenlerdendir (Öner, 1989).

Sınav kaygısı, öğrenciler için oldukça büyük bir tehdittir. Özellikle baskıcı aile ve çevre etkisinde yetişen çocuklar bu durumdan daha fazla etkilenmektedir. Yapılan bir çalışmanın sonucunda üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin kaygı düzeylerinin, genel cerrahide ameliyat sırası bekleyen bireylerin kaygı düzeylerinden çok daha fazla olduğu saptanmıştır (Erözkan, 2004). Çocukluktan itibaren yüksek akademik başarı beklenen bireylerin üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bu baskının neticesinde sınav kaygısı da öğrencilerin akademik yaşantılarında büyük problemler oluşturmaktadır. Sınav kaygısı, bireylerin sadece akademik yaşantılarına değil, doğrudan kişilik gelişimine etki etmektedir.

Sınav kaygısı, sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıdır. Fakat yüksek sınav kaygısının oluşmasında verimsiz çalışma alışkanlıklarına sahiptirler. Sınav kaygısının oluşmasında sınav öncesi, sınav anı ve sınav sonrasında kazanılmış olan alışkanlıklar büyük rol oynamaktadır. Tüm bunların yanı sıra aile, çevre, öğretmen etkileri de sınav kaygısının oluşmasında etkili faktörlerdendir. Yanlış başarı algısı, olasılığı düşük hedefler belirleme, sınav hakkında olumsuz düşünceler de sınav kaygısının artmasına etki etmektedir.

Sınav sonucuna ilişkin olumsuz düşünce, olumsuz inanç ve olumsuz beklentiler endişelenmeye neden olmaktadır. Bu endişenin sebep olduğu yoğun duygulanım sınav kaygısının oluşmasına etki etmektedir. Sınavdan önce verimli çalışılmadığında bireyler sorumlu oldukları konuları verimli bir şekilde öğrenemezler. Sınav ile ilgili kendine güvenleri azalan bireyler daha önceden bildikleri bilgileri de sınav esnasında yoğun kaygı nedeniyle unutabilmektedirler.

Ailelerin çocuklardan sınav sonucuna ilişkin beklentileri ve sınav sonucuna yönelik tepkileri de bireylerde yoğun kaygıya sebep olmaktadır. Ailelerin baskıcı tutumları, çevreye yönelik açıklama yapma düşünceleri de çocukların üzerinde baskı yapmalarına sebep olmaktadır. Aileler çocuklarının tüm hayatlarının sınav sonuçlarına bağlı olduğunu düşünerek çocuklarına yaklaşmakta ve çocukların sınava yönelik daha fazla kaygı duymalarına sebep olmaktadırlar. Bu baskının sonucunda sınav kaygısı yaşayan öğrenciler olası başarısızlık ihtimallerini düşünmekte ve sınav ile ilgili çalışmalarında kendilerini yetersiz hissetmektedirler. Öğrenciler kendilerini bu olumsuz düşüncelere oldukça fazla kaptırırlar ve sınav ile ilgili yönergeleri izlemekte büyük sorun yaşarlar, soruların vermiş olduğu bilgileri yorumlayamazlar ve yanlış sonuca ulaşırlar. Bu yüzden aileler ilkokul döneminden itibaren çocukları üzerinde akademik baskı kurmak yerine, çocukları sınava yönelik motive etmek adına bir tutum takınmalıdır. Çocukların tüm hayatlarının bir sınava bağlı olmadığını, olası başarısızlık durumunda da çocuklarına her şartta ve koşulda onları destekleyeceklerini göstermelidirler. Çocuklar üzerinde kaygının artmasına sebep olan bir başka sebep ise ailelerin çocuklarını diğer arkadaşları ile kıyaslamasıdır. Aileler yakın çevresindeki çocuklar ile kendi çocuklarını kıyasladığı durumların neticesinde çocuklarda, olası başarısızlık durumunda arkadaşları arasında alay konusu olacağı düşüncesi doğmaktadır. Bu alay konusu olma korkusu da çocukların sınava verimli hazırlanmasına engel teşkil etmekte ve sınav anında yoğun kaygı duymasına sebep olmaktadır.

Okul içindeki öğretmen ve yöneticilerin de olumsuz düşünce ve yaptırımları da çocuklarda sınav kaygısının oluşmasında etkili olan bir diğer faktördür. Öğretmenlerin öğrencilerden büyük beklentiler içine girmesi, okullar arasındaki başarı ölçeğinde öğrenci başarılarının bir kıyas olarak kullanılması da öğrenciler de büyük baskı oluşturmakta ve sınava hazırlanma sürecinde ve sınav anında öğrenciler de yoğun kaygı oluşmasında etkili bir faktördür. Öğrenciler öğretmenlerinin beklentilerini karşılamak adına kendileri daha fazla zorlama ihtiyacı duyarlar. Bu durumun neticesinde sınava hazırlık sürecinde eksikleri bulunan bireyler ailelerin beklentilerini karşılamak adına çabalarken bir yandan da öğretmenlerinin beklentilerini karşılamak adına kendilerinde ekstra bir sorumluluk olduğunu hissederler. Öğrenciler sınava kendi akademik başarıları sağlamak adına girdiklerini unutarak sistematik bir şekilde aile, çevre, öğretmen faktörlerini memnun etmek adına hazırlanmaya başlarlar. Bu durumda sınava hazırlanmak öğrenciler adına oldukça zor bir süreç haline gelir ve etkili bir çalışma dönemi geçiremezler.

Ellis’e göre akılcı olmayan inançlardan bir tanesi olan ‘’ bir şeyi tehlikeli ya da korkutucu olarak görürsen zihnini bununla meşgul etmeli ve endişe duymalısın’’ biçimindeki inancın kaygıya yol açtığını belirtmiştir (Güler ve Çakır,2013). Akılcı olmayan inançlar ve kaygı düzeyi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Akılcı olmayan inançlar kaygı düzeyinin artmasına sebep olmaktadır. Sınav öncesi ve sonrası ile ilgili olumsuz inanç ve düşünceler geliştirmek sınava hazırlık sürecinde ve sınav anında kaygı düzeyinin artmasına ve akademik başarısızlığa sebep olmaktadır. Çivitçi’nin (2006) ilköğretim öğrencileriyle yapmış olduğu çalışmalarda akılcı olmayan inançlar ve sürekli kaygı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu ortaya çıkmıştır (Güler ve Çakır,2013). İlköğretim döneminde öğrencilerde görülen ve bu yaşlarda ortaya çıkmaya başlayan sınav kaygısı, gerekli motivasyon ve destek sağlanmadığı sürece sürekli kaygı haline dönüşebilmektedir.

Ülkemizde sınav kaygısı en çok orta öğretim geçiş ve üniversiteye geçiş sınavlarına hazırlanan öğrenciler de görülmektedir. İlkokul döneminde başlayan çocukların sınav kaygısı en çok orta öğretime geçiş ve üniversiteye geçiş sınavlarında daha da fazla artmaktadır. Akılcı olmayan inançlar, aile, öğretmen ve çevre etkisi sınava hazırlanan bireylerin kaygı düzeylerine büyük oranda etki etmektedir. Bu etkiler olumsuz yönde etkiler olduğunda bireylerin kaygı düzeyleri yükselmekte ve akademik başarı sekteye uğramaktadır. Fakat bu etkiler olumlu yönde geliştiğinde bireylerin akademik başarı performansları artış göstermektedir.

Sınav Kaygısı Modelleri

Yapılan çalışmaların neticesinde sınav kaygısına yönelik birden çok modelleme geliştirilmiştir. Bunlar transaksiyonel, dürtü, sosyal öğrenme, eksiklik ve bilişsel –dikkat modelleridir (İkiz ve Uygur, 2019).

1995 yılında Spielberg ve Vagg, Transaksiyonel Süreç Modelini geliştirmiştir. Fakat daha sonra 1998 yılında Zeidner, bütünleşik bir Transaksiyonel Modeli ortaya atmıştır. Transaksiyonel modelde, sınav kaygısı inançlar, davranışlar gibi etkenlerin kendi aralarındaki ilişkileri bağlamında ele alınmaktadır. Dürtü Modeli ise, sınav anında yüksek kaygı yaşayan öğrencilerin, endişe ve fizyolojik semptomlarını ortaya çıkartan yüksek miktarda kaygı düzeyine sahip olduklarını ortaya koymuştur. Yüksek kaygının ortaya çıkardığı fizyolojik belirtiler sınav performansını olumsuz etkilemekte ve akademik başarıyı olumsuz etkilemektedir. Sosyal Öğrenme Modeli ise, hedef yönelimli motivasyon, öz yeterlilik ve beklentiler gibi etkenlere vurgu yapar. Bu modele göre sınav kaygısı, öğrenciler kendilerini akademik olarak yetersiz gördükleri dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Eksiklik modeli ise sınava yetersiz çalışmanın ve sınavda etkili performans ortaya gösterememeye yönelik algının sınav kaygısına neden olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle sınav becerisine yönelik eksiklikler sınav kaygısına neden olmaktadır. Bilişsel dikkat modeline göre endişe, akılcı olmayan inançlar gibi zihinsel süreçlerin sınav kaygısına neden olduğunu ve performansı etkilediğini öne sürmektedir. Bu modele göre endişe bireylerin olumsuz duygu durumları içerisine girmesine ve dikkat dağınıklığı yaşamasına neden olmaktadır (İkiz ve Uygur, 2019). Sınav esnasında ve öncesinde bilişsel kontrolü sağlayamayan öğrenciler sınav öncesinde sınava etkili bir biçimde hazırlanamamaktadır. Sınav esnasında ise motivasyonunu ve dikkatini toplayamayan öğrenciler sınav anında kontrolü kaybetmekte, kaygı düzeyi artmakta ve sınav sonunda başarısız bir tabloyla karşı karşıya kalmaktadır.

Yapılan araştırmalar, bilişsel-dikkat modelinin diğer modellere kıyasla sınav başarısını arttırma ve sınav kaygısını azaltmada daha başarılı olduğunu ortaya koymuştur (Smith ve diğ., 1990). Kaygı düzeyi yüksek olan öğrenciler içsel süreçlere odaklanırken, kaygı düzeyi belirli miktarda kontrol altında olan öğrenciler sınava hazırlık görevine odaklandığı ileri sürülmüştür. Bu nedenle sınav kaygısını azaltmaya yönelik yapılan çalışmalarda dikkatin, içsel süreçler yerine göreve odaklanması gerektiği öne sürülmüştür. Son yıllarda hazırlanan sınav kaygısına yönelik çalışmalara bakıldığında bilişsel süreçlere odaklanıldığı görülmektedir.

Sınav Kaygısı İle Baş Etme Yolları

Sınav kaygısı ile başa çıkmak sadece yüksek kaygıyı engellemek değil olması gereken kaygı düzeyinin de altında bulunan yok denecek kadar az olan kaygı düzeyini olması gereken kaygı düzeyine çekmek adına verilen mücadeleyi de kapsamaktadır. Sınav kaygısının oluşumunda öncelikli olarak olumsuz düşünce ve akılcı olmayan inançlar gelmektedir. Bu inançların oluşumunda aile, öğretmen, çevre, etkili ve verimli çalışmama, olasılığı düşük hedefler belirleme gibi faktörler etkilidir.

Sınavdan önce sınav kaygısını azaltmak adına sınava etkili ve verimli biçimde çalışmak çok önemli bir durumdur. Sınava düzenli ve verilen yönergeleri takip ederek çalışmak, çalışmaları son güne bırakmamak sınav kaygısının azalmasında, yüksek sınav kaygısının olması gereken kaygı düzeyine çekilebilmesi adına etkili bir durumdur. Sınavdan önce olumlu düşünce ve olumlu inançlar geliştirilmelidir. Olumlu düşünce ve olumlu inançlar geliştirmek adına aile, öğretmen, çevre gibi etkenlerin ortaya çıkartabileceği olumsuz düşüncelerden kaçınılmalıdır. Uyku ve beslenme sınavdan önce belirli bir düzene oturtulmalıdır. Düzenli uyku ve düzenli beslenme sınava verimli çalışmak adına oldukça etkili bir faktördür. Sınava etkili ve verimli çalışmak sınav kaygısını azaltmak adına ve diğer olumsuz faktörlerden etkilenmemek adına sınav öncesinde yapılması gereken en önemli sınav kaygısıyla başa çıkma yöntemlerinin başında gelmektedir. Sınav öncesinde yapılması gereken çalışmaların başında öğrenciler sadece sınava odaklanmamalı ve hayatın akışına ve çalışma programlarına uygun olarak kişilik gelişimine ve bireyleri motive edici spor yapmak gibi faaliyetlerde bulunmalıdır. Sınava hazırlık süreçlerinde öğrencilerin kendilerini motive edici faaliyetlerde bulunmaları sınav başarısına ve kaygı miktarının istenilen seviyede tutulmasında olumlu yönde etkide bulunmaktadır. Sınav öncesinde öğrenciler gevşeme tekniklerini öğrenmelidirler. Bireylerin kendilerini fiziksel ve psikolojik olarak kendilerini kötü hissettikleri anlarda gevşeme tekniklerini kullanmak ve nefes egzersizlerini öğrenmek kaygı düzeyinin azalmasına ve motivasyonun artmasına olumlu yönde katkı sağlayacaktır.

Sınav anında ise, öğrencilerin bildiği sorulardan başlaması öğrencilerin motivasyonunun artmasında ve kaygılarının azalmasında etkili bir durumdur. Yapılamayan sorular da öğrenciler soruları geçmeli ve zaman kaybetmemelidirler. Sınav anında zaman kaybı yaşamak kaygı düzeyinin artmasına doğrudan etki etmektedir. Sınava girmeye hazırlanan öğrenciler her soruyu yapamayacaklarını ve çok zor sorularında olabileceği bilincinde olmalıdırlar.

Sınav anında yorulmalar ve dikkat dağınıklığı başladığında bireyler kısa bir ara verip nefes egzersizleri ile dikkatleri toplayıp ve dinlenip sınava devam etmelidirler. Sınav esnasında yorulmanın neticesinde dikkat dağınıklığı meydana gelmektedir ve soruların çözümüne engel teşkil eden bir faktör olmaktadır. Soruları çözemeyen öğrencilerin kaygı düzeylerinde de artış gözlemlenmektedir. Bu nedenle bireyler yoruldukları anlarda kısa bir mola verip nefes egzersizlerine ve gevşeme tekniklerine başvurmalıdırlar. Sınav anında öğrenciler sınav sonrası adına olumsuz düşüncelere kapılmamalıdırlar. Bu anlarda öğrenciler sınavdan önce olumlu düşünce ve olumlu inançlar geliştirmelidir. Sınavın başarısızlıkla sonuçlanması söz konusu bile olsa olumlu inançlar ve olumlu düşüncelerin öğrencilerde yer edinmesi sınav kaygısının azalmasında etkili olacaktır ve sınava verimli ve etkili biçimde hazırlanan bireylerde sınava yönelik başarısızlık durumu ortadan kalkacaktır.

SONUÇ

Kaygı, tüm bireylerde belirli bir düzeyde olması beklenen bir kavramdır. Fakat kaygının çok az düzeyde ya da çok fazla düzeyde olması bireylerin yaşamsal faaliyetlerine olumsuz yönde etki etmektedir. Kaygı ve korku kavramları birbirine benzeyen fakat birbirinden somutluk ve soyutluk bağlamında ayrılan iki farklı kavramdır. Kaygı soyut durumların neticesinde ortaya çıkmaktadır. Korku ise gerçek bir tehlike anında ortaya çıkar. Somut bir duruma ya da olaya verilen tepkidir. Kaygı durumunda bireylerde fiziksel, psikolojik, davranışsal ve duygusal tepkiler oluşmaktadır.

Yapılan çalışmalarda kaygı düzeyi ve akademik başarı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Kaygı düzeyinin kontrol edilmesi akademik başarının artmasına ve akademik başarının sürdürülebilir olmasına katkı sağlamaktadır. Kaygı düzeyinin çok fazla azalması ve çok fazla artması akademik başarıya olumsuz etki etmektedir.

Çocukluk döneminde aile, çevre, öğretmen üçgeninin davranış ve tutumları çocuklardaki kaygının ne düzeyde olacağının ilk sinyallerini vermektedir. Olumsuz aile ve olumsuz öğretmen yaklaşımı çocuklardaki kaygı düzeyinin artmasına ve akademik başarının azalmasına neden olmaktadır. Sınav kaygısı ilkokul döneminden itibaren bireylerde gözlemlenmekte ve ilerleyen dönemlerde orta öğretim ve yükseköğretim sınavlarına hazırlanma dönemlerinde de yüksek düzeyde artış göstermektedir. Aile, çevre, öğretmen, arkadaşlar arasında kıyaslanma, olumsuz davranış ve olumsuz inançlar sınav kaygısının artmasına ve akademik başarının düşmesine etki etmektedir.

Öğrenciler sınav kaygısıyla başa çıkabilmek adına sınav öncesinde verimli ders çalışma teknikleri öğrenmeli, sınav sürecini etkili bir şekilde geçirmelidir. Olumsuz düşünce ve olumsuz inançlardan kendilerini kurtarmalıdırlar. Sınav öncesinde bireyler uyku düzenlerini ve beslenme düzenlerini belirli bir düzene oturtmalıdırlar. Kendilerini motive edici sportif faaliyetlerde bulunmalı, nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizlerini öğrenmelidirler. Sınav anında ise bireyler kolay ve yapabildikleri soruları yaparak sınava başlamalı, yapamayacakları soruların da olabileceğini unutmamalıdırlar. Öğrenciler sınav sırasında dikkat dağınıklığı yaşamamak adına yoruldukları durumlarda mola vermelidirler ve kısa süreli bir dinlenme gerçekleştirmelidirler. Sınavdan önce, sınav anında ve sonrasında öğrencilerin kaygı düzeylerini kontrol etmeleri adına da aile ve öğretmenlere de büyük bir sorumluluk düşmektedir. Aileler baskıcı bir sistemle değil, motive edici ve kıyastan uzak bir biçimde çocukların destekçisi olmalıdırlar.

Sonuç olarak kaygı her bireyde olması beklenen bir duygudur. Bunun yanı sıra sınav kaygısının oluşmasında olumsuz anne-baba tutumları, öğretmen yaklaşımları, olumsuz düşünce ve inançlar, verimsiz çalışma dönemi gibi faktörler etkili olmaktadır. Bireyler sınav öncesinde ve sınav anında olumlu aile ve öğretmen iş birliği sayesinde, verimli bir sınava hazırlık süreci geçirerek, kendilerini sınav kaygısının olumsuz etkilerinden arındırabileceklerdir. Çocukluk döneminden itibaren ailelerin ve öğretmenlerin olumsuz yaklaşımları çocuklarda sınav kaygısının oluşumuna etki etmektedir. İlkokul döneminden itibaren birçok ülkede çocuklar sınavlar ile karşı karşıya kalmaktadır. Orta öğretime geçiş sınavlarında ve yükseköğretime geçiş sınavlarında ise sınav kaygısı şiddetini arttırarak bireylerde kendini göstermektedir. Ortaöğretim ve yükseköğretim sınavlarına hazırlanan bireyler bu yüksek kaygının neticesinde sınav öncesinde ve sınav anında fizyolojik, psikolojik, bilişsel ve duygusal tepkiler ortaya koymaktadır. Bu tepkilerin şiddeti bireylerin kaygıyla baş etme mekanizmalarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Her birey kendi kişilik yapısına ve başa çıkma yöntemlerine göre sınav kaygısına farklı türde belirtiler göstermektedir. Yüksek kaygı durumunda olumsuz şekilde ortaya çıkan bu belirtiler bireylerin yaşamsal faaliyetlerini sekteye uğratabilecek seviyeye kadar gelebilmektedir. Bireylerde işlevselliği bozabilecek seviyeye kadar belirtiler ortaya koyabilecek potansiyelde olan sınav kaygısını engellemek adına bireyler, sınav öncesinde, sınav anında ve sınav sonrasında yüksek sınav kaygısı ile başa çıkma mekanizmaları geliştirmelidirler.


KAYNAKLAR


· Abdolhosseini, A., Safariolyaei, N., Ganji, P., Gorji, A. M. H., & Ballazadeh, R. (2015). The Survey of Behavioral Systems in Relation to Test Anxiety: A Comparative Study. Journal of Cognitive-Behavioral Psychotherapy and Research, 4(3), 141-146.

· ADANA, F., & Kaya, N. The Test Anxiety Level High School Students and Effects of Trainings Onto Coping With Test Anxiety. Kriz Dergisi, 13(2), 35-42.

· Amanullah, F., Aziz, S., Hashmat, M., Hashmat, S., (2008). Factors causing exam anxiety in medical students . Journal-Pakistan MedicalAssociation, 58(4), 167.

· Arnold, J. (2000). Seeing through listening comprehension exam anxiety. TESOL quarterly, 34(4), 777-786.

· Aydın, B., İmamoğlu, S., (2001). Stresle başa çıkma becerisi göstermeye yönelik grup çalışması. M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi Yıl: 2001, Sayı 14, Sayfa: 41-52.

· Bacanlı, F., Sürücü, M. (2006). İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin sınav kaygıları ve karar verme stilleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 45(45), 7-35.

· Başol, G., Zabun, E. (2014). Seviye belirleme sınavında başarının yordayıcılarının incelenmesi: Dershaneye gitme, mükemmeliyetçilik, ana-baba tutumu ve sınav kaygısı. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, 14(1), 63-87.

· Batı, H., Günay, T., Şahin, H. (2006). İzmir ili Bornova ilçesi lise son sınıf öğrencilerinde üniversiteye giriş sınav kaygısı. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 15(6), 107-113.

· Çapulcuoğlu, U. & Gündüz, B., (2013). Öğrenci tükenmişliğini yordama da stresle başa çıkma, sınav kaygısı, akademik yetkinlik ve anne baba tutumları. Eğitim Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 3(1), 201-218.

· Duman, G. K. (2008). İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin durumluk sürekli kaygı düzeyleri ile sınav kaygısı düzeyleri ve ana-baba tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi (Doctoral dissertation, DEÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü).

· Ergene, T. & Yıldırım, İ. (2003). Lise son sınıf öğrencilerinin akademik başarılarının yordayıcısı olarak sınav kaygısı, boyun eğici davranışlar ve sosyal destek. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(25).

· Erözkan, A. (2004). Üniversite öğrencilerinin sınav kaygısı ve başa çıkma davranışları. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (12), 13-38.

· Helker, K. ve Wosnitza, M. (2016). Okul bağlamında öğrencilerin ve velilerin sorumluluk yargılarının etkileşimi ve öğrenci motivasyonu ve başarısı ile ilişkileri. Uluslararası eğitim araştırmaları dergisi , 76 , 34-49.

· İkiz, E. F., Uygur, S.S, (2019). Sınav kaygısıyla başa çıkmada bilinçli farkındalık temelli programların etkililiği: Sistematik bir derleme. Journal of Human Sciences, 16(1), 164-191.

· Koçkar, İ. A., Kılıç, B. G., & Şener, Ş. (2002). İlköğretim öğrencilerinde sınav kaygısı ve akademik başarı.Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 9(2), 100-105.

· Koruklu, N., Oktaylar C.H., Öner, H., (2006). Sınav kaygısı ile başa çıkma programının sınav kaygısına etkisine yönelik deneysel bir çalışma. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. 19: 05.11(2006).

· Güler, D., Çakır, G. (2013). Lise son sınıf öğrencilerinin sınav kaygısını yordayan değişkenlerin incelenmesi. Turkish Psychological Counseling & Guidance Journal, 4(39).

· Özer, B. , Topkaya, N. (2011). Akademik erteleme ve sınav kaygısı. Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 2(2), 12-19.

· Putwain, DW., Pescod, M. (2018). Ortaokul öğrencileri için başarılı sınav kaygısı müdahalesinin anahtarı belirsiz kontrolü azaltmak mı? Randomize kontrol denemesinden elde edilen bulgular. Okul Psikolojisi Üç Aylık , 33 (2), 283.

· Smith, R. J., Arnkoff, D. B., & Wright, T. L. (1990). Test anxiety and academic competence: A comparison of alternative models. Journal of Counseling Psychology, 37(3), 313.

· Stöber, J., Pekrun, R. (2004). Advances in test anxietyresearch (Editorial). Anxiety, Stress, &Coping, 17(3), 205-211.

· Yıldırım, İ. (2004). Depresyonun yordayıcısı olarak sınav kaygısı, gündelik sıkıntılar ve sosyal destek. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27(27).


 
 
 

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page